29 Ağustos 2011 Pazartesi

Güzergahtaki Kasabalar

Würzburg
Tauberbischofsheim
Lauda-Königshofen
Bad Mergentheim
Weikersheim
Röttingen
Creglingen
Rothenburg ob der Tauber
Schillingsfürst
Feuchtwangen
Dinkelsbühl
Wallerstein
Nördlingen
Harburg
Donauwörth
Augsburg
Friedberg
Kaufering
Landsberg am Lech
Hohenfurch
Schongau
Peiting
Rottenbuch
Wildsteig
Steingaden ve Wieskirche
Halblech
Schwangau, Neuschwanstein ve Hohenschwangau
Füssen

28 Ağustos 2011 Pazar

RomantikYol

1950'lerden beri tur firmaları tarafından düzenlenen bu tematik güzergah, 355 kilometrelik bir rotadır. Almanya'nın güneyinde Bavaria ve Württemberg bölgelerindedir.
‘Romantik Yol’, masalsı şatoların, heybetli sarayların, dingin göllerin, yemyeşil vadilerin, Ortaçağ kasabalarının ve üzüm bağlarının arasından geçip giderken doyumsuz tatlar sunuyor. İlhamını doğadan ve dingin kır manzaralarından alan 18’inci yüzyılın sanat akımı ‘Romantizm’ bu yolun adının kaynağı. Devrin ressam ve şairlerinin ilham perilerini gizleyen tarihi kaleler, şatolar ve Ortaçağ kasabalarının yanı sıra yemyeşil vadiler, dingin göller ve sisli Alpler de bu romantik yolun durakları arasında.
Münih yakınlarında, Bavyera Alpleri’nin eteklerinde yer alan Füssen ile, Frankfurt yakınlarındaki şarap kenti Würzburg arasında uzanan yol yılda 5 milyon turisti konaklamalı, 2 milyonunu günübirlik kendine çekiyor.
Romantik Yol boyunca, tişörtler, bardaklar, kolyeler, yüzükler ve birçok turistik hediyelik eşya üzerinde rastlayacağınız efsanevi genç kral Ludwig, bu güzergahın en ünlü ancak bir taraftan da en hüzünlü yüzü. Ancak romantizm her zaman peşinden hüznü de sürüklemiyor. Ülkenin güneyinde, Bavyera bölgesinde, Main Nehri’nden Alpler’e uzanan ve tarihi aslında tam yarım asır öncesine dayanan 360 kilometrelik Romantik Yol, yağmurda şemsiyelerinizin altına sığınmak zorunda kaldığınızda bile son derece keyifli bir rota.
Böyle bir güzergah yaratma fikrinin çıkış noktası aslında bir bakıma bir ülkenin kendini temize çıkarma çabasıydı. II. Dünya Savaşı’nın ardından, Almanya’nın kötü şöhretini akıllardan silmek, Nazi terörünün, toplama kamplarının ve silah endüstrisinin dramatik sonuçlarını unutturmak için birkaç kişi 1948 yılında biraraya gelerek Almanya’nın bir başka yüzünü göstermek ister. Daha önce de ülkede seyahat güzergahları vardır ancak bu kez farklı bir Almanya arayışı içindedirler. Örneğin, peri masallarındaki gibi bir Almanya...
Bugün bu turistik yol gerçekten de isminin hakkını veriyor. Almanlar’ın bu yola romantizmi yakıştırmalarının nedeni, ki bunu ilk birkaç gününüzde siz de teslim ediyorsunuz, rotanın üzerinde romantik devrin şairlerinin sevdiği eski kalelerin, şatoların, bozulmamış ortaçağ kasabalarının, vadilerin, ormanların, göllerin, yemyeşil otlakların ve karlı Alpler’in olması... Kuzeyde, içinden Main Nehri’nin geçtiği Würzburg’tan güneyde Alpler’in kapısı Füssen’e kadar irili ufaklı tam 27 kasaba, bu tarih ve kültür güzergahında, ortaçağ romantizminin aynası oluyor...
Rota planlanırken, 2 bin yıllık bir güzergah esas alınmış. Augsburg ile Füssen arasındaki güney bölgede, zaten tarih boyunca Romalılar’a önemli bir askeri ve ticari yol olarak hizmet eden, Roma’yı Augsburg’u bağlayan ’’Via Claudia’’ vardı. Romantik Yol’un kuzey rotası ise ortaçağ ticaret yolu olan Kral Yolu, Reichs-strassen’di. Her iki bölgenin özelliği de, muhteşem doğa manzaralarıyla karşınıza çıkması. Sadece doğa değil göz kamaştırıcı olan; sislerin arasından gökyüzüne uzanan masallara yaraşır şatolar, Riemenschneider, Neumann ve Tiepolo’nun ölümsüz eserleriyle süslenen büyüleyici saraylar, ana yollardan uzak, silme arnavut kaldırımı, adeta zamanın durduğu iyi korunmuş, pırıl pırıl, şirin ve huzurlu ortaçağ kasabaları, birer sanat eseri olan tarihi çeşmelerin etrafında yaşamın sürdüğü eski kent meydanları, mütevazı köylerin ihtişamlı kiliseleri, üçgen çatılı sıradışı evler, tüm kasabayı üzerinden dolaşabileceğiniz surlar, şarap yapımının sürdüğü samimi kasaba restoranlarında yeni tadlar, yerlilerle bira tokuşturabileceğiniz festivaller, coğrafyanın, mimarinin, sanatın ve kültürün tahmininizden de zengin olduğu bu yolun gerçek ruhunu size dolu dolu yaşatıyor.
Adeta bir açık hava müzesi olan Romantik Yol’u, kiralık arabayla ya da özel olarak bu güzergahı yapan bir otobüsle gezebileceğiniz gibi, bisikletle de katedebilirsiniz. Bisiklet rotası 420 kilometre uzunluğunda. Eylül ayından itibaren de bu rotanın 500 kilometrelik bir yürüyüş yolu açılıyor.
Hangi aracı seçerseniz seçin, yol boyunca kulağınız Wagner’de olsun...

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Gidiş

Ne zaman gidilir?Romantik Yol’un en iyi zamanı Nisan- Ekim dönemi. Ancak kış aylarında, karlıyken bile bu yol oldukça keyifli olabiliyor. Yolların kapanmasından da endişe etmenize gerek yok.
Nasıl gidilir?
Würzburg’dan Frankfurt Havaalanı’na Deutsche Bahn (Rezervasyon: +49 1805 996 633, www.bahn.de) ile direkt tren seferleri var. Yolculuk 1 saat 50 dakika sürüyor.
Romantik Yol’u özel olarak bu güzergahta işleyen bir otobüsle (www.romantic-road-coach.de) de gezebilirsiniz. Füssen and Würzburg’da (Tren İstasyonu, Fahrradstation Am Hauptbahnhof, +49 (0) 931/ 5 74 45) bisiklet kiralayabileceğiniz yerler var. Ancak bisikletleri aldığınız yere teslim etmeniz gerekiyor. Romantik Yol üzerinde otobüs ulaşımını ayarlayan seyahat acentesi Deutsche Touring’den (Am Roemerhof 17, Frankfurt, +49 (0) 69 7903-261, www.deutsche-touring.com.) otel rezervasyonunuzu yaptırdığınız taktirde bisiklet de kiralayabiliyorsunuz. Bisikletinizi otobüse yüklemek isterseniz, 3 çalışma günü öncesinden +49 (0) 69 7903-50 telefonuna bildirmeniz gerekiyor. Gideceğiniz mesafeye göre bisiklet başına ücret değişiyor ve buna bisiklet başına bin avroya kadar sigorta da dahil.
Romantik Yol Merkez OfisBuradan Romantik Yol üzerindeki duraklarda konaklama için rezervasyon yaptırabilir, İngilizce bilen rehber talep edebilirsiniz.

Hohenschwangau

Şato turunda kraliyet yemek odası, kraliçenin özel odaları, kraliçenin okuma odası, balo salonu gibi bölümlerin yanısıra II. Maximilian’ın odası, Türk Odası da dikkat çekici. Kral, 1832’de Yunanistan Kralı abisini ziyaret etmeye gittiğinde Osmanlı topraklarından geçmiş ve gördüklerinden çok etkilenmiş. Odanın tüm duvarlarına Beylerbeyi’nden, Truva’ya kadar Türkiye’den onlarca manzara resmedilmiş.
Sarayın içinde bulunduğu Alplerin tüm güzelliklerinin göründüğü vadi de ki restoranlar da onlarca çeşit yerel bira sunuluyor.
Kral II. Maximilian’ın sarı şatosu Hohenschwangau, Münih’te doğan II. Ludwig ile kardeşi Otto’nun büyüdüğü yer. II. Ludwig’in odası ise prensin ruh durumunu tam olarak yansıtıyor. Ludwig, ilk kez bu şatoda besteci Richard Wagner’la tanışmış ve onun eserlerini burada dinlemişti. Babası öldükten sonra artık bu şatoda yaşamak istemeyen romantik prens Ludwig, cennete ve dağlara yakın olmak için Neuschwanstein’ı inşa ettirdi. 

Schwangau

Dört gölle çevrili SCHWANGAU, "Kraliyet Şatolarının Kasabası" olarak tanınıyor. Dağların eteğindeki, dünyaca ünlü iki kraliyet şatosu Hohenswangau ve Neuschwanstein, 19. yüzyıla ait mimarileri kadar hikayeleriyle de ihtişamlı yapılar.
Çevrede iki önemli şato var.
Yaradılış olarak sanata özellikle de müziğe olan düşkünlüğüyle bilinen Bavyera Kralı II. Ludwig’in politik entrikalardan kaçmak ve hayalindeki hayatı yaşamak için yaptırdığı Neuschwanstein Şatosu (Schloss Neuscwanstein), Alpler’in eteklerinde Micky Mouse filimlerinden görmeye alışkın olduğumuz görünümüyle son derece etkileyici görünüyor. Sisli günlerde gerçeküstü görüntüsü daha da belirginleşen şatonun iç mekanları ise film platosu gibi. Özellikle kralın çok sevdiği Wagner’i dinlemek için tasarlattığı ‘Şarkıcılar Salonu’ büyüleyici. Ekonomik olarak kralın iflasına neden olan şatoda, II. Ludwig ancak 170 gün yaşayabilmiş ve Wagner’i de hiçbir zaman dinleyememiş.
Derli toplu şirin bir kasaba olan Füssen’de ayrıca 15. yüzyılda yapılan ve piskoposların yazlık ikametgahı olarak kullanılan saray yavrusu Hohe Schloss’u (Hohenschwangau) görebilirsiniz. Yapının iç avlusundaki duvarları süsleyen pencereler, cumbalar ve bunların üçgen çatıları gerçek gibi görünse de aslında üç boyutlu boyamanın benzersiz örnekleri.

Dinkelsbühl

Romantik Yol’un tam ortasında, bu güzergahın en şirin ve korunmuş kasabalarından biri ise DİNKELSBÜHL.
Dinkelsbühl, Wörnitz Nehri’nin oluşturduğu pastoral görüntülerle dolu vadide, 16 kuleli, 4 kapılı şehir surları, dik çatılı rengarenk evleri, 15. yüzyıla tarihlenen gotik Münster St.Georg Kilisesi ve taş döşeli sokaklarıyla tam bir ortaçağ kasabası. Ayrıca, kasaba “Romantik Yol” güzergahının tam ortasında, rotanın en şirin ve küçük mekanı. 
Asilzadelere ait evlerin çevrelediği tarihi pazaryeri Weinmarkt, barok kale, Rokoko şapel, Nodlinger Tor Kapısı’ndaki değirmen ve 3. Boyut Müzesi görülmeye değer.
Bu küçük kasabanın halkına göre, yaşadıkları yer "7 dakika uzunluğunda ve 5 dakika genişliğinde".

Feuchtwangen

Romantik Yol’un en romantik otellerinden biri FEUCHTWANGEN’daki Greifen Post. 8. yüzyıla ait bir Benedikt manastırı etrafında kurulan kasabanın merkezi Marktplatz (Pazar Meydanı). Barok çeşmesi, eski belediye sarayı, Gotik manastırı ve asilzadelere ait iyi korunmuş evleriyle, bölgedeki benzer meydanların estetiğini aratmıyor.

Rothenburg

 “Romantik Yol” üzerinde bulunan ve etrafı ortaçağdan kalma surlarla çevrili kasabaların en özel örneklerinden olan Rothenburg, Dinkelsbühl ve Nördlingen birbirine çok yakın olarak sıralanıyorlar. Her üç kenti de etraflarını çeviren surların üzerinde yapılan yürüyüşle gezebiliyorsunuz.
Rothenburg, “Romantik Yol”un en popüler kenti. Çoğu Japon ve Amerikalı olmak üzere yılda 2.5 milyon turistin ziyaret ettiği, turizmden fazlasıyla nasibini almış bir kent. ROTHENBURG, yüksek bir tepeden son derece etkileyici manzaralara uzanıyor.
Rothenburg, II. Dünya Savaşı’nda yoğun sis nedeniyle yanlışlıkla bombalanmış. Yeniden canlanan çeşmeli meydanlara açılan arnavut kaldırımı sokaklar, bakımlı eski evler ve çimleri özenle kesilmiş vadi manzaralı Burggarten’ı (Kale Bahçeleri) buranın cazibesini arttırıyor.
Kasabada sakin, doğaya ya da kente bakan hoş manzaralı parklar bulmak mümkün.
Noel köyü olarak bilinen meydandaki yürüyüş yolunda alışverış yapabilirsiniz.

Weikersheim

Almanya’nın en çarpıcı rönesans saraylarından biri bu güzergah üzerinde bulunuyor. Pitoresk Tauber Vadisi’ndeki Weikersheim kasabasında, 12. yüzyıldan beri ailenin adıyla anılan Hohenlohe kontlarının ikametgahı  Werkersheim sarayı, özellikle Versailles tarzı Barok bahçesi ve 1600’lere ait Şövalyeler Salonu’yla (Ritersaal) baş döndürücü.

Bad Mergentheim

Almanya’daki 350 termal merkez içinde en önemlilerinden biri olan BAD MERGENTHEİM, aynı zamanda Romantik Yol’un tek ve Almanya'nın en önemli kaplıca merkezi.
1800 yıllık kent, güzergahın en çarpıcı ortaçağ kasabalarından biri olmasa da temiz hava almak, 3 km boyunca yeşillikler ve çiçekler arasında yürüyüş yapmak, kaplıcaya girmek ve şarap tadımı için keyifli bir yer.
Kurgarten adı verilen ve estetik bahçelerden oluşan geniş parkıyla da dikkat çekiyor. Dış dünyadan yalıtılmış yemyeşil parklar da Fransız, İngiliz ve Japon  bahçeleri de var. Üstelik bu parklarda çiçek koparmak ve çimlere basmakta yasak değil.
Ünlü besteci Beethoven bu kasaba da 6 ay yaşamış. Dört gün için kasabaya gelen besteci burada bir kıza aşık olunca bu süre uzamış. Kaldığı ev hala ayakta.
Ancak bizim için buranın en ilginç konukları, 1684’te Viyana Kuşatması sırasında esir alınıp kasabaya getirilen  Türk askerleri. Savaş bittiğinde gitmelerine izin verilmesine rağmen birçoğu Almanlarla evlenerek burada kalmış. O günlerde yaşadıkları mahallenin bir sokağı şimdilerde Turkish Gasse adını taşıyor.

Würzburg

Romantik Yol’un kuzeydeki başlangıç noktası WÜRZBURG, üniversite kenti olmasının getirdiği canlılığın yanısıra mimarisi, sanatı ve şarabıyla, bu güzergahla ideal bir tanışma noktası.
Würzburg, MÖ 650 yılında Keltler tarafından, bugün Marienberg şatosunun olduğu yere kurulmuş.
Çevresi üzüm bağları ile çevrili kent, riesling cinsi üzümlerden üretilen beyaz Franken şarabıyla ünlü. Şaraplarının ilk kez kullanıldığı Bürgerspital zum Heiligen Geist'de yada 1576 yılından beri üzüm bağlarından elde edilen şarapların mahzende meşe ağacından yapılmış fıçılarda depolandığı şarap evi Juliusspital'da akşam yemeği ve şarapları tatma fırsatı.
Yüzyıllar boyunca büyük bir güce ve zenginliğe sahip olan prens- piskoposlar için inşa edilen tarihi romantik, gotik, rokoko, barok ve rönesans mimarisi binalar gerçekten de Romantik Yol’un en ihtişamlılarından.
II. Dünya Savaşı’nın sona ermesine iki ay kala İngiliz ordusu tarafından atılan 200 bin bomba kentin % 85’inin yerle bir olmasına neden olmuş, 1950’lerde restorasyona başlanmıştı. Her yıl 16 Mart günü, o günün anısına, kentteki 37 kilisenin çanları 20 dakika boyunca çalar.
Kentin en muhteşem yapısı, bir kısmı mucizevi olarak bombalamadan zarar görmeyen Residenz Sarayı. Balthazar Neumann’ın Würzburg piskoposlarının zenginliğinin ve prestijinin bir göstergesi olarak, 1719 yılında inşa ettiği rokoko mimarisi etkisinde  barok sarayın en can alıcı yanı, Tiepolo’nun, "Dört Kıta" adlı, dünyanın en büyük tavan freski olma özeliğine sahip, 600 metrekarelik başdöndürücü eseri. Freskte Asya, Avrupa, Amerika ve Afrika kıtalarının insanları, hayvanları ve doğası resmedilmiş. Şehirde şarap tadabileceğiniz çok sayıda restoran olmasına rağmen en özel mekan Rezidenz Sarayı’nın restorana çevrilmiş mahzenleri. Saray, UNESCO dünya mirası listesindedir.
Würzburg'lu ünlü mimar Balthazar Neumann, 1687-1753 yılları arasında yaşamıştır.
Eski kentin bulunduğu meydandaki Dom St. Kilian katedralinden, Main Nehri üzerindeki tarihi taş köprü Alte Mainbrücke’den geçerek, 13. yüzyıla ait Marienberg Kalesi’ne yürümelisiniz. Kentin ortasından geçen Main Nehri üzerinde bulunan, heykellerle süslenmiş tarihi taş köprünün bir tarafında Gotik kuleler şehrin siluetini oluştururken, diğer tarafında bir tepe üzerine kurulmuş üzüm bağlarıyla çevrili Marienberg Kalesi tüm ihtişamıyla şehre bakıyor.
O dönemlerin en güçlü yöneticileri olan prens piskoposların 1719 yılında yaptırdığı kalenin merkezine kademeli olarak 4 kapıdan geçerek ulaşıyorsunuz. Kalenin bir bölümünde bulunan restoran manzarasının yanında bölgenin tadına doyulmaz şaraplarını denemek için ideal. Ünlü yarı tatlı şarabı gibi buradaki şarap şişeleri de yöreye özgü. Patenti alınmış olan, daha çok matarayı andıran şişeler oldukça estetik görünüyorlar.
Mainfrankisches Müzesi: Dünyaca ünlü Tilman Riemenschneider'in ahşab eserlerinin sergilendiği müze. Würzburg'lu ünlü heykeltraş ve ahşap oymacısı Tilman Riemenschneider, 1460-1531 yılları arasında yaşamıştır. Yaptığı sunaklar, romantik yol boyunca pek çok kiliseyi süsler.

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Nördlingen

Romantik Yol üzerindeki kasabalar arasında tarihsel olarak en çarpıcı olanlardan biri NÖRDLİNGEN. Kasabanın sıradışı konumunu ve nasıl bir coğrafya içinde yer aldığını kavrayabilmek için Gotik kilise St. George’un "Daniel" olarak anılan ve kasabanın sembolü 90 metrelik ünlü çan kulesine çıkılmalı. Buradan bakıldığında, tam ortadaki St. George kilisesiyle, kasabanın savunma duvarları adeta pergelle çizilmiş gibidir.
15 milyon yıl önce bu bölgeye düşen bir meteorun oluşturduğu kraterin içinde kurulmuş olan kasabanın meteorla ilgili hikayesini öğrenmek içinse mutlaka Rieskrater Müzesi’ne uğramalısınız. Nordlingen eski bir meteoridin düştüğü alanın merkezine kurulmuş. Meteorit düştüğünde 1km derinliğinde, 12 km genişliğinde ve 25 km çapında bir krater açmış. Hiroşima'ya atılan atom bombasının 250 000 katı büyüklüğünde bir enerji açığa çıkmış. Avrupadaki en büyük kratermiş.
Ries Bölgesi’nin tam kalbindeki kasaba, Almanya’da örneğine ender rastlanan, uzunluğunca üzerinde gezilebilen surlara sahip.
Kasabayı çevreleyen şehir surları 14. yüzyılda yapılmış ve hala orijinal olarak yaşamaya devam ediyor. Şehrin giriş kapısına yakın Gasthof Schwarzes Lamm isimli bir otele yerleşiyoruz. İki kişilik bir oda ve kahvaltı için 48 euro ödüyoruz. Oda da duşu var ama wc odanın dışında.
Artık görmeye alıştığımız güzel evlere burada da rastlıyoruz. Kasabada saat 7 ye kadar oldukça canlı bir hayat var. Sonrasında caddeler biraz tenha. Akşam yemeğiden önce gezinirken önce bir wusthell yani sosis ve bir bira atıştırıyoruz.

Donauwörth

Buena Vista olan bir otelde kalıyoruz. İki kisilik oda ve kahvaltı için 44 euro ödüyoruz.
Burada bir Türk marketide görüyoruz. İsmi Frischmark.

Augsburg

Dahi besteci Wolfgang Amadeus Mozart’ın babası Leopold Mozart’ın ve ünlü oyun yazarı ve şair Bertolt Brecht’in doğum yeri.
AUGSBURG, Roma İmparatoru Augustus tarafından 2000 yıl önce kuruldu. Şehrin adı M.Ö. 15. yüzyıl Roma imparatoru Augustus'un askeri üs olarak kullandığı yerleşim merkezi alan Augusta Vindelicorum'dan gelir.
Bir zamanların bu bağımsız imparatorluk kenti, ekonomik açıdan zirveye ulaştığı 15. ve 16. yüzyıllardaki zenginliğini, ticaretin ve bankacılığın canlanmasına katkıda bulunan ünlü ailelere borçlu. Özellikle de bankacı Fuggerler’e…
İtalya’nın kuzeyini Avrupa’nın merkezine bağlayan tarihi Roma Yolu’nun uzantısı olan Maximilianstrasse Augsburg’un en ihtişamlı bulvarı. Sağlı sollu sıralanan Rönesans dönemi mimari akımlarıyla şekillenen yapıları ve gösterişli çeşmeleriyle zerafet içinde uzanan bulvar, kentin güçlü geçmişini yansıtıyor. Sarayların ve asilzadelere ait evlerin Rönesans ve Barok cepheleri, hep o dönemin görkemini yansıtıyor.
Augsburg’un en ünlü turistik noktalarından biri, 17. yüzyıla ait Rathaus, yani belediye sarayındaki "Goldener Saal" (Altın Salon). "Dünyanın tarihi paranın tarihidir" vecizesinin yanısıra isminin önüne gelen "zengin" ünvanıyla da anılan Jakob Fuger tarafından inşa edilen, dünyanın halen içinde yaşanmakta olan en eski sosyal konutları, 16. yüzyıla ait Fuggerei ve Zanaatkarlar Mahallesi, kent turunuzun en ilginç noktaları olacaktır.
Almanya’nın en eski kentlerinden biri olan Augsburg oldukça büyük bir şehir.
Tipik ve oldukça güzel bir restaurant bulup yemek yiyoruz. İsmi Goldene Gans. Oldukça normal bir hesap ödüyoruz iki kişi yemek ve bira 30 euro.
Sokaktaki insanlar üç grup yani üç farklı dil konuşan insanlara rastlıyoruz. Almanca, Türkçe ve İtalyanca.
Azize Anna Manastırı,
Dom Azize Mary Katedrali,
Aziz Ulrich ve Aziz Afra Kilisesi (Katolik Klise),
Maximilian Müzesi Simyacıların birçok altın ve gümüşten yaptıkları ürünlerin sergisi.
Brecht Evi
Mozart Evi
Şehrin artık sembolu olan Augsburg'un oğulları.

Schloss Neuscwanstein

Ludwig, bu romantik ortaçağ şatosunu çok sevdiği dostu Wagner’in onuruna yaptırdı, bir mimarla değil de bir sahne tasarımcısıyla çalıştı ve şatonun Wagner’in yazdığı operalardan sahnelerle süslenmesini istedi. 1867’de Romanesk stilde yapımına başlanan şato, Ludwig’in birçok projesi gibi tamamlanamadı, Wagner öldü, Ludwig ise bu muhteşem mekanda sadece 170 gün geçirebildi. Tabanı 2 milyon parça mozaikle yapılan, Bizans kilisesi tarzındaki taht odası, gotik kilise kulelerine benzetilmeye çalışılan yatağın üst kısmı için 14 ahşap ustasının dört yıl boyunca çalıştığı kralın yatak odası, 100 farklı kuğunun tasvir edildiği oturma odası, Ludwig’in Wagner’in Tannhauser efsanesi üzerine yazdığı operadan esinlenerek şatonun içine yaptırdığı mağara, şatonun 4. katını kaplayan ve Tannhauser’in efsanevi şatosunun bir kopyası olan, tavanı 96 parçadan oluşan Şarkıcılar Salonu şatonun en can alıcı bölümleri. Şatonun uzaktan en güzel görüntüsü, Ludwig’in annesi için inşa ettirdiği demir Marien Köprüsü’nden.
Giriş için kişi başına 9 euro ödedik.
Şatoya biletlerimizi alıp patikalardan birinden yürüyüşe başladık. Patikalardan biri diyoruz çünkü değişik yürüyüş rotaları var kimi 20 kimi 40 dakikalık. İsterseniz bisiklet ile, bir otobüs yada atların çektiği bir araba ile de yukarı çıkabiliyorsunuz. Otobüsün çıkış fiyati 2 iniş fiatı ise 1 euro.
Şatoya bir rehberin ve audio guide denilen sesli elektronik rehber eşliğinde giriyoruz. Her biletin üzerinde bir giriş saati yazıyor. Gezi yaklaşık yarım saat sürüyor. Şato gercekten bir kral şatosu...

Füssen

Romantik Yol’un son durağı FÜSSEN, Alpler’in zirvelerinin arasına kurulu küçük bir kasaba. Füssen, Alpler’in kapısı olarak anılıyor.  Eğer varış noktanız Münih ise Füssen, Romantik Yol’u tersten yapmanız demek olsa bile, güzergahınızın ilk durağı olabilir.
Heybetli Alp Dağları’nın eteklerindeki kasaba ‘Romantik Yol’un en etkileyici şatolarını da içeriyor.
Ortaçağda ticaret yolu üzerinde bulunan Füssen, 4 km doğusundaki Schwangau ile birlikte, Almanya’nın en fazla turist çeken noktasını, II. Ludwig’in iki şatosunun bulunduğu "Königswinkel"i yani Kraliyet Köşesi’ni oluşturuyor.
Füssen, şirin tipik bir kasaba. Üzücü olan ise dükkanlar saat 6'da kapanıyor.
Şatodan sonra 15 dk yürüyüş mesafesindeki Marien Brücke'ne yani Mary köprüsüne gidip manzarayı seyrediyoruz.

II. Ludwig: Peri Masallarının Kralı

Şatolardan ortaçağ kasabalarına: Almanya'nın romantik yüzü
Ancak katıksız bir romantikten beklenecek bir davranış olabilirdi bu... İflas etmeyi göze alarak, gökyüzüne yakın olmak için, vahşi bir tepede, göllerin ve şelalelerin arasında, akıllar durdurucu bir şatonun inşaasına girişmek... Bir mimar yerine bir sahne tasarımcısıyla çalışıp, destekçisi olduğu sevgili dostu, besteci Richard Wagner onuruna şatonun duvarlarını onun operalarından sahnelerle süslemek... Bununla da kalmayıp bestecinin Tannhauser operasındaki mağaranın bir benzerini şatodaki muhteşem sanat eserlerinin arasına kondurmak...
En sevdiği hayvan kuğu olan, şiirden, mimariden, müzikten hoşlanan, savaştan ve silahlardan haz etmeyen, etrafındaki herkes avlanırken şato planları çizen II. Ludwig’in romantik olmasına tek engel, kral olmasıydı. ’’Peri Masallarının Kralı’’ ünvanından önce ’’Deli Prens’’ olarak ün salmıştı. Bugün Alman halkı, onun bu yakıştırmayı hak etmediğine, sadece yanlış zamanda doğmuş, zeki, zamanının ilerisinde, barışçı bir prens olduğuna inanıyor. Almanya’nın en ünlü turistik rotası Romantik Yol’un ’’en romantik’’ mekanı, II. Ludwig’in yaptırırken iflas ettiği, Neuschwanstein Şatosu, II. Ludwig ölür ölmez, kralın borçlarının ödenebilmesi için ziyaretçilere açıldı. Ludwig tutkuyla yaptırdığı şatosunda ancak 170 gün geçirebilmişti. Neuschwanstein tamamlandığını göremediği muhteşem Şarkıcılar Salonu’nda ne Wagner’i ne de bir başka konser dinleyebildi. Halbuki hayalini bile kurmuştu; kendisi balkondan seyredecek bütün salonu sanatçılara bırakacaktı.
Her yıl 13 Haziran’da Starnberg Gölü’nün doğu kıyısındaki Berg’de etkileyici bir tören olur. Önünde basit bir çelenk olan küçük bir tekne hemen kıyıda bulunan bir haça doğru ilerler. Bavyera’nın en sevilen kralı II. Ludwig’in anısına yapılan bu ritüelden tekne geri dönerken sadece bir borazan sesi duyulur. Haç, 1886’da, gizemli bir şekilde 40’lı yaşlarının başında ölen II. Ludwig’in ölü bulunduğu yeri gösterir.
Romantik ve idealist Prens Otto Ludwig Friedrich Wilhelm, 1864’te 18 yaşında kral oldu. Hiç evlenmedi. Sadece kısa bir süre için Avusturya İmparatoriçesi Elizabeth’in (Sisi) kız kardeşiyle nişanlı kaldı ancak erkeklerin dostluğundan daha fazla keyif alıyordu. Hayran olduğu ünlü besteci Richard Wagner’ın Bayrouth opera binasının inşasını finanse etti.
1871’de Alman Reich’ının kurulmasından sonra kral olarak hiçbir etkisi kalmamıştı. Kendini içkiye, şato planları çizmeye, özel olarak konser ve operalar düzenlemeye verdi. Fransız kültürüne ve ’’Güneş Kral’’ Louis XIV’e olan hayranlığı onu Nueschwanstein gibi olağanüstü şatolar inşa ettirmeye yöneltti. Genel kanının aksine II. Ludwig devletin iflasına neden olmamış sadece kendisi beş kuruşsuz kalmıştı. 1886’da borçları artmış, davranışları da dengesizleşmişti. Ludwig’in artık hizaya sokulması gerektiğine inanan bazı bakanlar ve akrabaları, alelacele bir psikiyatrik test hazırlayarak Ludwig’in ruhi dengesinin yönetimde kalmasına yetersiz olduğuna karar verdiler. Aynı yıl, sürgün II. Ludwig Staunberg Gölü’ndeki Schloss Berg şatosuna gönderildi. Bir akşam doktoruyla birlikte gölün sığ kısmında boğulmuş olarak bulundu. O akşamın hiçbir tanığı olmadığı gibi, doğru dürüst bir soruşturma da yapılmadı. O yaz, Ludwig’in büyük borçlarının ödenebilmesi için Neuschwanstein Şatosu halka açıldı. 2000 yılında Füssen’de sahnelenmeye başlanan II. Ludwig müzikali ilk yılında iflas etti. Müzikalin sonunda Ludwig boğuluyordu. Şimdilerde son sahnesinde kralın vurulduğu müzikal popülerliğini koruyor. Müzikalin en etkileyici anlarından biriyse, antraktta fuayeden görülen romantik kralın aydınlatılmış şatosu.
Yol boyunca, kuzeye doğru gittikçe kasabalar daha güzelleşiyormuş. Kuzeyden güneye giderken ise dağların yükselişi ile manzara daha güzelleşiyormuş.